Bir adam kötü yoldan para kazanıp, bununla kendisine bir inek satın alır. Ancak bir süre sonra, yaptıklarından pişman olur. Günaha girdiğini düşünür ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için, ineği Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda, fakirin fukaranın karnını doyuran, aşevi olarak hizmet veriyordu. Artık iyi bir insan olmak isteyen adam, içinde bulunduğu durumu, vicdan azabı ile Hacı Bektaş Veli’ye anlatır ve ineği bağışlamak istediğini söyler.
Hacı Bektaş Veli,
”Kirli işlerden kazanılmış parayla alınan bu inek helal değil”diyerek bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana’ya anlatır. Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. İki farklı tavır karşısında şaşıran adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli’ye de anlattığını ama onun ineği kabul etmediğini söyler ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar.
Hz. Mevlana Şöyle Konuşur:
”Biz bir karga isek Hacı Bektas Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz, ama o kabul etmeyebilir”
Adam bu yanıta çok şaşırır. Kalkar Hacı Bektaş dergâh’ına tekrar gider. Hacı Bektaş Veli’ye durumu anlatır. Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip, bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli’ye sorar.
Hacı Bektaş da Şöyle Cevap Verir:
”Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise, Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir, ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir“